3’üncü kez kanser savaşını kazanan Fenerbahçe Futbol Takımı’nın kaptan şoförü Cemal Karakış, 18 yıllık Fenerbahçe serüveniyle ilgili samimi açıklamalarda bulundu. Takımla Anadolu’nun her şehrine gittiğini ve iyi-kötü birçok anısı olduğunu söyleyen Karakış, “6 sene kadar önce Kayseri’de güzel bir dayak yedim. O da emniyetin bizi yanlış bir güzergaha sokup Kayseri taraftarlarının içine girmemizle oldu. Dayağın sıkıntısını çok çektim. Kafam kırıldı, kafamın içinde o günden kalma cam parçası hala var” dedi.
Fenerbahçe’nin emektar şoför kaptanı Cemal Karakış, Rizespor galibiyeti sonrası Rize’den hareket eden Fenerbahçe otobüsünün Trabzon Sürmene yolunda silahlı saldırıya uğramasından (2015), bu zamana kadar kaç teknik eleman ile çalıştığına; hangi deplasmanların zor geçtiğinden, takımla maçlara gidip gelirken yaşadığı iyi-kötü birçok anıyı DHA’ya anlattı.
Çeyrek asra yaklaşan Fenerbahçe macerasında yaklaşık 16-17 hocayla çalıştığını ve futbolcusundan doktoruna kadar camiada güzel dostluklar kurduğunu ifade eden Karakış, “Kimse kimsenin işine karışmazdı çünkü herkes kendi işini, düzenini biliyordu. Muhasebecimiz, doktorlarımız, sağlıkçılarımız güzel bir sistem oturtmuştuk ve o düzen hala devam ediyor” dedi.
“FENERBAHÇE TARAFTARINA ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM”
Aslında 23 yıldır Fenerbahçe camiasının içinde olduğunu söyleyen Cemal Karakış, “18 yıldır Fenerbahçe’nin personeliyim. 5 yıl da bir firmayla sponsor olarak çalıştım, Fenerbahçe’ye o firmadan geçtim. O dönemde de yine futbol takımını taşıyordum. Oradan Fenerbahçe’nin personeli oldum. Bugüne kadar devam ediyorum, çalışıyorum. Önce şunu söyleyeyim, Fenerbahçe taraftarına çok teşekkür ediyorum. Bunca yıl Anadolu’nun her şehrine gittim. Taraftarlar herhangi bir zarar görmeyeyim diye, yol boyu İstanbul’dan Anadolu’ya kadar beni takip eder, korur, otobüsü kollarlardı. Maçlardan sonra genellikle İstanbul dönüşümüz gece oluyordu, yenelim ya da yenilelim Samandıra Can Bartu Tesisleri’nde kadar beni getirirlerdi. Ondan dolayı çok mutluydum ve 35 milyon taraftarımız var. Birbirimize çok sahip çıkıyorduk” diye konuştu.
“6 SENE ÖNCE KAYSERİ’DE GÜZEL BİR DAYAK YEDİM”
Yaklaşık yarım asra yaklaşan iş hayatı boyunca iyi kötü birçok anıya şahit olduğunu belirten Karakış, bu anılardan birini şöyle anlattı:
“6 sene kadar önce Kayseri’de güzel bir dayak yedim. O da emniyetin yanlış bir güzergaha bizi sokup Kayseri taraftarlarının içine girmemizle oldu. Dayağın çok sıkıntısını çektim. Kafam kırıldı, hala kafamın içinde o günden kalma cam parçası var. Hocalarımız almak istemiyor, çünkü ‘zararı yok, alırsak zarar veririz’ dediler. Eşim çocuklarım evde, haberlerde canlı izledikleri için çok sıkıntı yaşamıştık. Tabii bunun dışında Antalya kamplarında çok güzel anılarımız oluyordu. Topçu arkadaşlarla beraber, 10-12 gün kamp yapar, akşamları oturup sohbet eder, tavla oynar, eğlenir dönerdik, güzel anılardı bunlar. Tahminen yerli ve yabancı 16-17 tane hocayla çalıştım. Hepsi çok güzeldi, çok iyi dostluklarımız vardı. Kimse kimsenin işine karışmazdı çünkü herkes kendi işini, düzenini biliyordu.”
“TÜRKİYE’NİN EN GÜZEL TARAFTARI SİVAS VE MANİSA”
Fenerbahçe’deki hayatı boyunca birçok deplasmanda bulunduğunu belirten Karakış, “Yakın deplasmanlarda Bursaspor sıkıntılıydı. Süper Lig’deyken Kocaeli, Sakarya sıkıntılıydı. Diyarbakır varken Diyarbakır sıkıntılıydı. Kayseri uzun zamandır Fenerbahçe’yle bayağı sıkıntı yaşar. Fenerbahçe’ye veya o şehre giden herhangi bir takıma zarar vermeyen en büyük iki şehir, Sivas ve Manisa’dır. Manisa taraftarlarının içinden geçerdik, bize ‘hoş geldin afişleri’ asarlardı. Sivas yine öyle” dedi.
“SALDIRIYA UĞRAYAN OTOBÜS I OLARAK BENİM OTOBÜSÜN INI KOYMUŞLARDI”
2015 yılında, Rizespor galibiyeti sonrası Rize’den hareket eden Fenerbahçe otobüsünün Trabzon Sürmene yolunda silahlı saldırıya uğradığı zaman orada olmadığını belirten Karakış o geceyi şöyle anlattı:
“O an evden çıktım Samandıra’ya geldim ve otobüsü aldım. Sabiha Gökçen Havaalanı’na uçak gelecekti onu beklemeye gidiyordum. Orada duydum ve otobüsün televizyonlarını açıp, seyrettim. Tabi evde ve camiada büyük şok yaşanmıştı. Bu arada saldırıya uğrayan otobüs fotoğrafı olarak benim otobüsün fotoğrafını koymuşlardı. Haberler ve televizyonlar saldırıya uğrayan araba sivil olduğu için o arabayı tanımayıp benim otobüsün fotoğraflarını paylaşmışlardı. Bu durum camiada çok değişik bir ortam yarattı. O arkadaşa da çok üzüldük, her şey çok kötü oldu. Benim Rize’ye gitmememin sebebi ise önceki senelerde Trabzon’da bazı sıkıntılar yaşamamızdı. Rize’ye Trabzon’un içinden geçtiğim için gitmemiştim. Otelden Trabzon Havaalanı’na takımı getiren arkadaş Rize’de şehirlerarası çalışan firmadan araba kiralanmıştı. Rize’den dönüşte, ona attılar. Allah’a şükürler olsun ki çocuk kendini kurtardı. Sonra buraya geldi beraber maçları izledik. Camia ve yönetimimiz de sahip çıktı. Sayın Aziz Başkanımız Rize Belediye Başkanı’yla görüşme yapmıştı. Ona Rize Belediyesi’ne bir iş verdiler. Son bir iki aydır görüşmüyoruz ama bildiğim kadarıyla orada çalışıyor. Saldırı olduğunda orada herkes olabilirdi. Biz olsaydık belki daha değişik şeyler olurdu. Çünkü araba o bölgenin arabasıydı ve şoför de o bölgenin şoförüydü. Şimdi bizim arabamız giydirmeli ve logolu olduğu için tarzları daha değişik olabilirdi.”